Ortak bir hukuk sistemi çalışmalarının uluslararası ticaret hayatındaki satım sözleşmeleri bakımından yansıması Viyana Satım Antlaşması (VSA) olmuştur. Hukukumuzdan farklı bir borçların ifa edilememesi (ifa engelleri) sistemine sahip olan VSA’ da, sözleşmeye aykırılığın esaslı olup olmaması önem taşımaktadır. Sözleşmeye esaslı bir aykırılık olduğunda veya istisnai olarak “Nachfrist (Ek Süre)” sürecinin işletilmesi halinde hem alıcıya hem de satıcıya önemli bir imkân olarak sözleşmeden dönme hakkı tanınmaktadır. Sözleşmeden dönme hakkı, VSA’ da son çare niteliğinde görülmektedir. Bu yüzden sözleşmeden dönme hakkının kullanılması, hakkın tanındığı taraf sayısı, süre ve dürüstlük kuralı kaynaklı sorumluluktan kurtulma açısından çeşitli sınıflandırmalara tabi tutulmaktadır. Ayrıca bu sınıflandırmalar arasında toplanamayan bazı sınırlandırmalar da söz konusudur. Çalışmada incelenen bu sınırlamalar, öğreti ve yargı kararları çerçevesinde ortaya çıkmıştır.
The Convention on Contracts for the Sale of Goods (CISG) is a projection of the work of a common legal system in the field of international trade. The law of non-performance of debts is regulated in CISG in a different way from our legal system, so that in CISG, it is important whether the breach of contract is fundamental or not. In case of a fundamental breach of the contract or, exceptionally, the operation of the “Nachfrist process", both the buyer and the seller are given the right to avoidance from the contract as a significant opportunity. The right to avoidance from the contract is seen as a last resort in the CISG. Therefore, the use of the right of avoidance from the contract is subject to various classifications in terms of the number of parties to which the right is granted, duration and exemption arising from the rule of good faith. In addition, there are some sui generis limitations that cannot be collected under these classifications. These limitations, examined in the paper, emerged within the framework of doctrine and judicial decisions.