Söz konusu çalışmada, hali hazırda şirketten alacaklı olan (mevcut ya da müstakbel) bir pay sahibinin sermaye artırımı kapsamında nakdi ödeme yapması ve artırım sonrasında şirketin söz konusu pay sahibine olan borcunu ifa etmesi halinde, sermayenin usulüne uygun bir şekilde oluşturulması bağlamında herhangi bir hukuka aykırılığın gündeme gelip gelmeyeceği sorusuna yanıt aranmaktadır. Belirtilen bu işlem, şirketin malvarlığında meydana gelen ekonomik sonuç açıdan bakıldığında esasen takas suretiyle sermaye artırımına denk, ancak şeklen onun alternatifi niteliğinde bir uygulamadır. Türk-İsviçre hukukunda sermayenin takas suretiyle artırılması mümkün olduğundan, yukarıda belirtilen işlemler silsilesi, yani takasın alternatifi niteliğindeki söz konusu uygulama (nakdi ödeme-borcun ifası) sermayenin oluşturulması bağlamında herhangi bir hukuka aykırılığa sebep olmayacaktır. Alman hukukunda ise sermayenin takas suretiyle sağlanması yasak olup, şirkete karşı sahip olunan alacakların ayni sermaye hükümlerine uyulmak suretiyle şirkete getirilmeleri zorunlu olduğundan, takasın alternatifi olan böyle bir uygulama “örtülü ayni sermaye” (“verdeckte Sacheinlage”) olarak kabul edilmekte; bu ise nakdi sermaye artırımı çerçevesinde yapılan ödemenin geçersizliği sonucunu doğurmaktadır. Takas yoluyla sermaye artırımının geçerli olduğu Türk-İsviçre hukuku açısından asıl irdelenmesi gereken husus, söz konusu alternatif yolun seçilmesi halinde Kanun’un takas suretiyle sermaye ifasına ilişkin öngördüğü düzenlemenin/prosedürün uygulanmayacak, yani bertaraf edilecek olması sebebiyle herhangi bir hukuka aykırılığın söz konusu olup olmayacağıdır. Özellikle 6102 sayılı Kanun’un -6762 sayılı eTK’dan farklı olarak- takas suretiyle sermaye artımına açık bir şekilde müsaade etmiş olmasının yanı sıra, bu halde işlemin kontrolünün ve şeffaflığının sağlanması amacına yönelik olarak özel bir prosedür öngörmüş olması, Türk hukuku açısından konuya ilişkin özel bir çalışma yapmayı gerekli hale getirmiştir. Zira söz konusu alternatif yolun seçilmesi halinde -her ne kadar şirket malvarlığında ekonomik olarak takasa denk bir sonuç meydana gelecek olsa da- takasa ilişkin prosedür uygulanmayacak; böylece 6102 sayılı Kanun ile öngörülen düzenleme bertaraf edilmiş olacaktır. Dolayısıyla çalışmada esas itibariyle, takas suretiyle sermaye artırımında uygulanması gereken prosedürün takasın alternatifi niteliğindeki söz konusu yolun (nakdi ödeme-borcun ifası) seçilmiş olması halinde de kıyasen uygulanması gerektiği savunulmakta olup; bu bağlamda hangi şartların gerçekleşmesi gerektiğine ve aykırılık halinde uygulanması gereken hukuki yaptırıma ilişkin önerilerde bulunulmaktadır.