Anayasa (m.43) ve 3621 sayılı Kıyı Kanunu’na göre bir kamu malı olarak kıyılardan herkes serbestçe yararlanabilir. Ancak mevcut imar faaliyetlerinden ve yapılaşmadan dolayı bu mümkün olmamaktadır. Çünkü aynı zamanda kazanılmış mülkiyet haklarının da korunması gerekir. Bunun için öncelikle kıyı alanlarını belirlenmelidir. Kıyının kara yönündeki sınırını “kıyı kenar çizgisi” oluşturur. Kıyı kenar çizgisinden sonra başlayan “sahil şeridi” en az yüz metredir. Kıyılanda özel mülkiyet kesinlikle yasaktır. Sahil şeridinde kamu yararı esasına göre bazı yapı ve tesisler yapılabilir. Kıyı kenar çizgisi kendiliğinden veya talep üzerine valilikler tarafından belirlenir. Ancak ilgili Bakanlık tarafından onaylanmalıdır. Kıyı kenar çizgisinin tespiti idari bir işlemdir ve denetimi idari yargıda yapılır. Ancak Yargıtay’ın 1997 tarihli içtihadı birleştirme kararı bunun aksi yöndedir. Buna göre adliye mahkemeleri bazı tapu iptal davalarında kıyı kenar çizgisi tespitini bilirkişilere yaptırabilir. Bu içtihat isabetli değildir. Öte yandan, malikler kıyı alanında kalan taşınmazlarını kullanamadıkları için zarar görmektedir. Önceleri adliye mahkemeleri bu sebeple açılan davaları reddetmiştir. AİHM ve Anayasa Mahkemesi’nin kararlarından sonra bu uygulama değişmiştir. Artık ilgililere tazminat ödenmektedir. Bizce idarenin kıyılardaki taşınmazlardan yararlandırmama işlem ve eylemlerinden dolayı idari yargıda dava açılabilir. Bu davalar malikler tarafından İYUK m.10’ a göre açılmalıdır. Elbette ki kıyı kenar çizgisi tespit işlemi gibi, başvuru üzerine idarenin belirlememe işlemine karşı da idari yargıda dava açılabilir. Bu iptal davalarını İYUK m.11’e göre herkes açabilir. Keza uğranılan zararlardan dolayı İYUK m.12’ye göre tazminat davası açılabilir.
According to the Constitution (art. 43) and the Coastal Law No. 3621, everyone can freely use the coasts as a public good. However, this is not possible due to the existing zoning activities and construction. Because at the same time acquired property rights must be protected. For this, first of all, coastal areas should be determined. The "coastal edge line" forms the border of the coast in the land direction. The “coastal strip” starting after the Coastal Edge Line is at least one hundred meters. Private property is strictly prohibited on the coast. Some structures and facilities can be built on the coastline on the basis of public interest. The Coastal Edge Line is determined by the governorships automatically or upon request. However, this line must be approved by the relevant Ministry. The determination of the Coastal Edge Line is an administrative procedure and its control is made in the administrative jurisdiction. However, the decision of the Supreme Court to the unification case-laws in 1997 is in the opposite direction. Accordingly, courts of justice may have experts make the Coastal Edge Line determination in some title deed cancellation cases. This decision is not correct. On the other hand, the owners suffer damage because they cannot use their real estate in the coastal area. Previously, the courts of justice rejected the lawsuits filed for this reason. This practice has changed after the decisions of the European Court of Human Rights and the Constitutional Court. Today, compensation is paid by the courts to those concerned. In our opinion, a lawsuit can be filed in administrative jurisdiction due to the actions and actions of the administration not allowing the owners to benefit from their real estate on the coasts. These lawsuits should be filed by the owners in accordance with Art.10 of the İYUK. Of course, like the Coastal Edge Line determination process, a lawsuit can be filed in administrative jurisdiction against the administration's non-determination process upon application. According to art. 11 of İYUK, anyone can file these cancellation cases. Likewise, a lawsuit can be filed for damages in accordance with Art. 12 of the İYUK.